30 Eylül 2010 Perşembe

Roman Holiday (1953)


Bir Audrey Hepburn filmi ile daha devam ediyorum. (Bulabildiğim tüm filmlerini seyretmeyi kafaya koydum.) Bu filmde Hepburn bir prensesi canlandırıyor. Prenses Ann kraliyet işlerinden sıkılıp kendini Roma'nın güzelliklerine bırakıyor. Bu sırada karşılaştığı Joe Bradley'nin (Gregory Peck) gazeteci olduğunun farkında bile değil. Joe ise önüne gelen haber fırsatını kullanmaya başlıyor. 


Film Hepburn'a Akademi ödülü kazandırmış olsa da, filmin başındaki bir sahnedeki oyunculuğunu beğenmedim. Yatakta kendini öylece atması... Bence bir garipti :p
 Roma sokakları bana eski Türkiye'yi anımsattı. Sanki bir an Hanımın Çiftliğini falan izliyormuşum gibiydi. Binalar vaya sokaklar açısından değilde insanlar açısından çok benziyordu.
Filmi izledikten sonra Roma'ya gitme isteği uyanıyor insanda:) Sırasıyla yapılacaklar var
  • İspanyol Merdivenlerine çıkılacak ama gelato (İtalyan dondurmasıymış) yenilerek...
  • Trevi Çeşmesinde dilek dilenecek - filmde yoktu ama denemek lazım:) ...
  •  Sokaklardaki bir kafeye oturulup kahve içilecek...
  • Kolezyum gezilecek...
  • Bir motosiklet ile Roma sokaklarında turlanacak :) kimsecikleri ezmeden...
  • Gerçeğin ağzı'na (Bocca della verita') el verilecek :)...
  •  Dilek dilenip dua edilecek - tekrar gelmek lazım ne de olsa...
  •  Dansa gidilip deliler gibi eğlenilecek...
Şu dilek dilenen yer bizim Meryem Ana kilisesindeki dilek duvarına benziyor. Meryem Ana'da dileğini yazıp duvara asıyorsun. Tüm duvar bembeyaz dileklerle doluydu. Eğer bir gün yolunuz düşerse; önce kiliseye giriyorsunuz, mum alıyorsunuz, dışarda mumu dikip dilek diliyorsunuz, aşağı inip çeşmeden su içerken dilek diliyorsunuz en son bir kağıda dileğinizi yazıp duvara iliştiriyorsunuz. :)

27 Eylül 2010 Pazartesi

How To Steal A Million (1966)

Başrollerinde Audrey Hepburn ve Peter O'tole olan filmde, 1 milyon $' a sigortalanmış sahte bir heykelin çalınması konu alınıyor. Bay Bonnet (H. Griffith) ünlü sanatçıların elinden çıkmış gibi gözüken taklit eserler yapmaktadır. Sigortalanan Venüs heykelinin sahte olduğunun öğrenileceği ve böylece Bay Bonnet'in hapse düşeceği anlaşılınca kızı Nicole (A. Hepburn) heykeli müzeden çalmaya karar verir. Nicole ve Simon (P. O'tole) bunu birlikte yapmaya karar verirler.


Audrey'nin bu sahnedeki kıyafeti çok hoşuma gitti. Kafasına taktığı şey (saç bandı ya da her ne ise) değişik bir parça. Bu sayfada kıyafetin tamamı ve başka filmlerde yer alan kıyafetler var.

Simon'ının kapı açışı, alarmı kapatması... Baş kısımlar biraz sıkıcı olsada sonlara doğru heyecan kazandı benim için. Son olarak hoşuma giden bir an.
Simon: "Where exactly were you in the early part of the 16th century?"
("16.Yüzyılın ilk yıllarında tam olarak neredeydin?")

20 Eylül 2010 Pazartesi

Kuroshitsuji II (2010)

  

Birinci sezonunu severek ve büyük bir hızla bitirdiğim Kuroshitsuji'nin ikinci sezonunuda az önce bitirdim. İkinci sezonu pek beğenmesemde bittiği için üzüldüm. Ciel ve Sebastian...
Konusu? Ciel, Sebastian adlı şeytanla ruhu karşılığı bir anlaşma yapmıştır. Ailesinin ölümüne sebeb olanlardan intikam almasında yardım edecektir Sebastian. Tabi bu arada kraliçenin köpeği olan babasının görevini devam ettirmekte İngilterede olan cinayetleri çözmektedir. İkinci sezonda ise karşımıza Alois Trancy ve onun şeytan kahyası Claude çıkıyor.
Her iki sezonunda şarkılarını çok beğeniyorum.

2. Sezonun açılış şarkısı

 

Tatoe owaeu koto no nai
kanashimi ga anata ubattemo
hanarete yuku kokoro nado
koko ni wa nai itte
kage itta senaka ni
looku itirru asu ga donna katarci de mo
yuugu katteru mono wo
shinjiru koto wo wasureteku
nakatta kara
me wo sorasu kuse mo
annaina taido mo waraeru uso mo
tonari ni inakureba imi sae
ni shindeguku
tatoe owaeu koto no nai
kanashimi ga anata ubattemo
wasurenaide sayonaca da
uso to omota hivi wo
tatoe owaeu koto no nai
kanashimi ga anata ubattemo
hanarete yuku kokoro nado
koko ni wa nai itte

 Not: Fotoğrafları Mangasuyu adlı çeviri grubunun videolarından çektim. Bütünbir sezonu çevirdikleri için onlara da teşekkür ederim.

Son olarak bir video (1. Sezonun ikinci kapanış şarkısı)

10 Eylül 2010 Cuma

Sabrina (1954)


Humphrey Bogart ve Audrey Hepburn'nün başrollerini paylaştığı bir film. Sabrina (Audrey Hepburn) Larrabe ailesinin şöforünün kızıdır.(Dış kapının mandalının çivisi gibi oldu :P ) Larrabe Ailesinin küçük oğluna aşık olmuştur ama nafile. Çünkü David azılı bir çapkındır. Onu unutmak üzere gittiği Paristen döndüğünde neler olacak? İşte bu noktada David'in abisi Linus (Humphrey Bogart) devreye giriyor.


Bu filmde en çok beğendiğim söz  Baron St. Fontanel'den geldi.
"Mutlu bir aşık souffle'yi yakar. Mutsuz bir aşık fırını yakmayı unutur."

"A woman happily in love, she burns the souffle. A woman unhappily in love,she forgets to turn on the oven."